Şeyler
Ayağını kaldırım taşlarına sürüyerek yürüdüğün o Ağustos ayının aysız gecesinde beyninde hangi fırtınalar esiyordu, hangi deryaların korsanıydın, hangi uçsuz bucaksız denizlerin derinliklerinde sana merhaba diyerek gülümseyen bir damlanın hayaliyle kendinden geçiyordun a benim acemi korsanım, a benim acemi oğlum, canımın ötesinde canım olan kardeşim. Düşünüyorum da nasıl da asık suratlıydın, yanına yanaşmak ferman, seninle iki çift laf edebilmek derman, senin söylediklerini aksini söylemek mangal gibi yürek isterdi de sanki öyle görünmeyi bir görev edinmiştin… “Sert adam” olmak için kendini çok mu zorluyordun a benim yufka yüreklim, a benim gani gönüllü dervişim… Ben dâhil, niçin hiç kimsenin aklına gelmemişti ki, seni… Devamı